Tüm Yönleriyle İbra Sözleşmeleri uygulamada; yeni Türk Borçlar Kanunu öncesi ve sonrası dönem olarak iki zaman dilimi itibarı ile incelenmektedir. Türk hukukunda ibra sözleşmeleri ilk kez 01.07.2012 yürürlük tarihli 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 132. ve 420. maddeleri ile yasal dayanağa kavuşmuştur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihine kadar ibranameye ilişkin yasal düzenleme olmadığı için konu Yargıtay’ın verdiği ilke kararlar ışığında şekillenmiştir.
Yargıtay’ın konuya dair içtihatlarının Türk Borçlar kanununda aynen korunduğu görülmektedir. 6098 sayılı TBK md. 420 hükmü 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup bu tarihten sonraki uyuşmazlıklarda ilgili kanun maddeleri uygulanacaktır. Eğer ibranamenin düzenlenme tarihi 01.07.2012 tarihi öncesi ise Yargıtay kararları doğrultusunda bir çözüme ulaşılacaktır.
İş Hukukunda İbraname
İş hukuku alanında iş sözleşmesinin sona ermesi üzerine işçilere imzalatılan ibranameler içerik olarak bir sulh anlaşmasıdır. İbranamede aksine hüküm yoksa asıl alacakla birlikte faiz, rehin, cezai şart gibi fer’i hakları da sona ermektedir.
6098 sayılı TBK öncesi dönem ve Yargıtay Uygulamaları
Yargıtay genel olarak ibra sözleşmelerini işçi lehine yorumlamakta olup; Yargıtay’ın temel düşüncesine göre işçinin ücret ve diğer hakları konusunda sebepsiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Yargıtay ibranameleri işçi lehine ve dar yorumlamaktadır.
İş sözleşmesine ilişkin ibra sözleşmesinin tarafları işçi ile işverendir.
Yerleşik Yargıtay kararlarına göre İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri kati surette geçersizdir. İşçilerden işe başlama aşamasında matbu olarak düzenlenip alınan ve o tarihte imzalatılan ibranamelerin hiçbir hukuki değeri yoktur.
İbranamenin geçerli olması için tarih içermesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılması şarttır.
İbra sözleşmesi varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi hallerinde yapıldığında da geçersizdir.
İbra Sözleşme varlığı şüphesi
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde alacak tamamen ödenmişse borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Kısmi ödeme yapılmışsa yapılan ödeme makbuz hükmünde olup ibraya değer verilmemektedir.
İşçinin yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayıtla ibra vermesi halinde Yargıtay’a göre ibra iradesinin bulunmadığı yönünde yorumlanmaktadır.
İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borç sona ermez.
Okuma yazma bilmeyen işçilere imzalatılan ibra sözleşmelerini Yargıtay geçersiz saymaktadır.
Buraya kadar yapılan açıklamalardan çıkan sonuç TBK öncesi dönemde Yargıtay tarafından işçinin korunduğu ve ibranamelerin işçi lehine yorumlandığıdır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununu Bakımından İbra Sözleşmeleri ve Geçerlilik Koşulları
İbra sözleşmelerinin TBK’da yer alması ile ibranamelerin mahiyeti ve şekline dair pek çok Yargıtay kararı bir anlamda kanunlara da girmiş bulunmaktadır.
İbra sözleşmelerinin geçerlilik koşulları 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 420/2’de düzenlenmiştir. Buna göre; “İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.”
01.07.2012 ve Sonraki Tarihlerde Düzenlenen İbranameler Açısından bu hüküm uygulanacaktır.
1. İbranamenin Şekli ve İçeriği
Türk Borçlar Kanununun 420. maddesi işçinin işverenden alacağına yönelik olarak yapılacak ibra sözleşmesinin yazılı şekil şartına tabi tutulduğunu vurgulamaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 420/2 hükmü gereğince: “İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması… , …ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi…” gerekmektedir.
İşverenin işçiden alacağına yönelik ibranamede yazılı şekil zorunlu değildir.
2. İbranamenin Düzenlenme Zamanı
Sözleşme devam ederken ya da sözleşmenin sona ermesinden sonra bir aylık süre geçmeden alınan ibranameler geçersiz ve hükümsüzdür.
3. Ödemenin tam ve Banka Aracılığı İle Yapılması
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 420/2 hükmü uyarınca: “…ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması…” gerekmektedir.
4. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Uyarınca Makbuz Hükmündeki Ödemeler
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 420/3 hükmü gereğince: “Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu halde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.”
Kısmı ödeme içeren belgelere makbuz değeri verebilmek için
-yazılı olma
-alacağın türünü gösterme
-banka aracılığı ile yapılma
Şartlarını eksiksiz taşıması şarttır.
5. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Uyarınca İbranamenin Kesin Hükümsüzlüğü
-Yazılı olmayan
-İbra tarihi itibari ile sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık süre geçirilmeden düzenlenen
-İbra konusu alacağın türünü ve miktarını açıkça belirtmeyen
-Ödemenin hak tutarına göre noksansız ve banka aracılığıyla yapıldığını göstermeyen
İbra sözleşmeleri ile ibranameler kesin olarak hükümsüzdür. Yazılı olan, alacağın türünü gösteren, banka yoluyla yapılan ödemeye ilişkin olan ancak gerçek tutarda ödeme yapıldığını ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri ise belirttiğim üzere makbuz hükmünde olacaktır.
YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ 2015/23028 Esas-2017/30265 Karar sayılı kararı:
a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez.
e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.
f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır
g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez.
İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir.
Av. İsmail Özcan